Mandala Atölyesi
DOĞUKAN SARIKAYA
2O OCAK CUMARTESİ
Kimi kaynaklar mandalanın başlangıcı kırk bin yıl öncesine kadar dayandırmaktadır. Sanskrit bir kelime olan Mandala, çember (circle) anlamında kullanılmaktadır. Ancak kelime kökünü açarak incelersek Manda, öz (essence) anlamında, La ise kap (container) anlamındadır. Yani mandala/çember ile kastedilen ‘çevrelenmiş bir öz’dür. ‘Enerjiyi tutan, saklayan kap’ olarak yorumlanabilir. Günümüzde, çember formunda yapılan birçok çalışma mandala olarak anılmaktadır.
Mandala genellikle daire formunda yapılır ve bütünlüğü simgeler. Bu bütünlük tüm evreni kapsayan bir temsil olduğu gibi, mandalayı yapan kişinin içsel bütünlüğünü de temsil etmektedir. Yani hem makro kozmosu hem de mikro kozmosu temsil ettiğini söyleyebiliriz.
Mandala, geleneksel Hindu ve Budist dinleri ile felsefelerinde, bir meditasyon aracı olarak kullanılmıştır. Bu inançların kendi ritüellerinden gelen sembolizmin bir yansıması olarak, mandalayı çizen kişiyi bir iç yolculuğa, yani meditasyona çıkarır. Tapınakların formları, zemin ve duvar süslemeleri de bu sembolizm kullanılarak yapılagelmiştir. Bunun yanında Hindistan’ın kimi bölgelerinde kapı önlerine, evi kutsamak, korumak ya da misafirleri hoş karşılamak maksadıyla da mandalalar çizilmektedir.
Ancak ismi mandala olarak anılmasa da, mandala formuna dünyadaki hemen hemen tüm coğrafyalarda; farklı kültürlerde ve dinlerde rastlamak mümkündür. Navajo yerlilerinin de tıpkı Tibet Budist rahipleri gibi kumdan mandala yaptığı biliniyor. Hristiyanlıkta, kilise süslemelerinde fresklerde, Hristiyanlık öncesi dönemlerde Slavik ve Keltik tapınak süslemelerinde birçok mandala benzeri motife rastlamak mümkün. Kızılderili sembolizminde, Aztek kalıntılarında, Anadolu’daki kilim ve dantel süslemelerinde, kimi Cami motiflerinde de mandalayı görmek mümkün.
Mandalanın batı dünyasında popülerleşmesi ise Frued’un ardılı olan psikanalist Carl Gustav Jung sayesinde olmuştur. Jung, mandalanın birçok dinde, rüyalarda, kimi danışanlarıyla yaptığı şizofrenik çizimlerde, doğada ve hatta endüstriyel tasarımlarda bile bulunduğunu gözlemleyerek, bunların insanlığa ait arketipler olduğuna inanmıştır ve mandalaya “bütünlüğün arketipi” olarak yaklaşmıştır. Bu arketipin, bir türün tüm kişisel deneyimlerini bir araya getirip organize eden kolektif bilinçdışı (collective unconscious) diye tanımladığı bir alanın parçası olduğunu düşünmüştür. Danışanlarına sık sık mandala çizdirmiş ve bunun onları daha sakin yaptığı ve bireysel farkındalıklarını artırdığı sonucuna ulaşmıştır. Günümüzde yapılan birçok bilimsel çalışma da, mandala çizmenin bir çeşit terapi olduğunu göstermektedir.
Günümüzde mandala, herhangi bir çizim ya da resim bilgisi gerektirmemesinin getirdiği kolaylıkla bir çok boyama ve çizim kitabıyla popülerleşmiş, dini ritüellerinden ya da psikanalitik çalışmaların da ötesinde sadece bir meditasyon, içe-dönüş ve rahatlama aracı olarak kullanılmaya, hatta kimi durumlarda sanatsal bir hobi olarak görülmeye başlanmış ve geniş kitlelere ulaşmıştır. Mandala çizmenin başlıca faydaları şunlardır:
• Kendimizi ve etrafımızı saran gerçekliği fark ettirir
• Stresle başa çıkma konusunda yardımcı olur
• Bir dikkat toplama pratiğidir, konsantrasyon süresini uzatır
• Bütünlüğü fark etmemizi sağlar
• Sabırlı olmayı öğretir
• Bilinçaltımızda saklı olanları açığa çıkartır ve kendimizi ifade etmemizi sağlar
• Kişisel yaratıcılığı uyandırır
• Sakinlik sağlar
Derleyen: Doğukan Sarıkaya. It's easy.
ATÖLYE İÇERİĞİ
13:00 - 14:00 Mandala hakkında bilgilenme, meditasyon ve çizgi çalışması
14:00 - 16:00 Mandala çizimi ve boyama
*Atölyemiz 12 kişi ile sınırlı olduğundan lütfen ön kayıt yaptırınız.
**Gerekli malzemeler atölye tarafından temin edilecektir.
Yer : YAPİKA Yaratıcı Yolculuklar Atölyesi
Tarih : 20 OCAK CUMARTESİ 13:00 - 16:00
Ücret: 70 TL - Öğrenci 35 TL
Soru ve kayıt için: dogukansarikaya@gmail.com
https://goo.gl/forms/B9f0j7miH2MdBk5k1
Atölye’de görüşmek üzere…